Türkçe Bilgi , Ansiklopedi, Sözlük

Çeşitli konularda makaleler içeren ve kullanıcıların yorum yazarak bilgi eklediği genel bilgi ve başvuru sitesi

Youtube

Kanalımıza abone oldunuz mu?

Youtube kanalımıza abone olarak hem sitemize destek olabilirsiniz hem de bilgilendirici videolarımızdan haberdar olabilirsiniz.

Hemen Abone Ol!

İletişim Bilgisi

Aşağıdaki bilgileri kullanarak site hakkında bize ulaşbilirsiniz

Telefon: +90 536 686 91 70

[email protected]

Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluşu

Makale Sayfaları
Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluşu
Sayfa 2
Sayfa 3
Sayfa 4
Sayfa 5
Sayfa 6
Sayfa 7
Sayfa 8
Sayfa 9
Sayfa 10
Sayfa 11
Sayfa 12
Sayfa 13

Atatürk milliyetçiliği, hürriyete ve insan şahsiyetine değer verir. Zaten gerçek milliyetçilik, medeniliğin özü olan hürriyetten doğar. Hür olmayan, esarete razı olan bir toplumda millî ruh gelişmez. Bu inanışın temeli şudur: "Türk için Türklük, hür olduğu nisbette kuvvetlidir ve kuvvetli kalacaktır.

Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı eşitlikçidir, eşitlik fikrine dayanır, bu anlayışın kaynağı ise "Millî hâkimiyet" tir. Demokrasiyi hedef alır ve buna ulaşmanın ilk aşamasını "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" ilkesinin kabulü ve uygulanmasıyla mümkün görür.

"Bize milliyetçi derler, fakat biz öyle milliyetçileriz ki bizimle iş birliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların bütün milliyetlerinin gerçeklerini tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde bencil ve mağrurane bir milliyetçilik değildir." Atatürk bu sözleriyle milliyetçiliğimizin milletlerarası ilişkilerde barıţçı ve diğer milletlere saygılı bir anlam taşıdığını ifade etmektedir.

Milliyetçilik akılcı, yapıcı, yaratıcı ve idealisttir. Bu özelliklere sahip olan Türk milliyetçiliği modern anlayışı ifade eder. Modern manadaki bu anlayışın başlangıcı bağımsızlık, sonucu ise demokrasidir.

Türk milliyetçiliği bir inanç, bir duygudur. O inanç ve duygunun içinde vatanın bütünlüğü esası vardır. Sosyal ve kültürel faaliyetlerle oluşan ruhsal bir bağdır. Sınıfsız ve imtiyazsız bir toplumu ifade eden bu bağ geçmişte ve gelecekte heyecanını daima hissettiren bir mefkûredir.

Atatürk, bu mefkûreyi millet gerçeğine dayandırarak 22 Mayıs 1919 tarihli raporunda şu şekilde ifade etmiştir: "Millet, millî hâkimiyet esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul etmiştir. Bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır".

Atatürk'e göre milliyetçilik bir ırkçılık değil,bir vicdan ve duygu işidir. İnsan haklarına ve hürriyete dayanan,kültürel değerlere kıymet veren bir sistemdir.

Halkçılık; Dilimizde kullanılan halk deyiminin anlamı,insan topluluğudur. Eski dilde "ahali" kelimesiyle aynı manayı ifade eder. Osmanlı Devleti'nde halk deyimi aydın zümrenin dışında kalan insan topluluğunu ifade ediyordu. İlk defa Ziya Gökalp tarafından "halk"ın Türk milletini ifade ettiği savunulmuştur. Atatürk ile de millî şuurumuza yerleţmiţtir.

Türk devlet geleneğine göre devlet halk için vardır. Halka hizmet, halkın korunması ve halkın doyurulması için mevcut bir idari yapıdır. Halkın taşıdığı bu mana Osmanlı Devleti'nin son döneminde unutulmaya yüz tutmuş iken hak ettiği ifade ve önemi Türk İnkılâbı ile tekrar kazanmıştır.

Türk inkılâbının anlayışına göre halk ile millet arasında bir birlik,bir eş değerlik vardır. Ancak halk milletin henüz dayanışma duygusu ile bilinçlenmemiş hâlidir. Halk dediğimiz insan topluluğunun belirli hedeflere yönelerek bilinçlenmesiyle millet ortaya çıkar.

Türk halkı, Türk devletinin beşerî unsurunu oluşturur. Türk milleti, Türk halkının Türklük bilinci içinde gelişmesiyle siyasî ve sosyal alanda değer kazanmasıdır. Türk milleti halklardan teşekkül etmiş değildir. Bunun sonucu olarak Türk devletinin beşeri unsurunu halklar meydana getirmez. Türk halkı şehirlisi, köylüsü ile din ve ırk farkı dahi gözetilmeksizin vatandaşların bütününü ifade eder.

Halkçılık, milliyetçilik fikrinin bir sonucudur. Gerçek anlamda milliyetçilik, halkçılığa dayanır, halkçı bir özellik taşır.

"Türkiye halkı asırlardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı yaşama gereği saymış bir kavmin kahraman evlatlarıdır. Bu millet bağımsızlıktan uzak yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır" sözleriyle Atatürk halkçılık anlayışının sömürü düzenine karşı olduğunu ifade etmiştir.

Atatürk'ün, halkçılık anlayışında, insan topluluğunun demokratik esaslara göre birleşmiş, hür bir toplum düzeni öngörülmüştür. Bu düzende halk kendisini demokratik esaslara göre yönetir. Siyasî rejim, halk yararına kullanılır.

Modern Cumhuriyet Türkiye'sinde Atatürk'e göre halkçılık:

a-)Demokratlık

b-)Fertler arasında imtiyaz tanımamak

c-)Sınıf mücadelelerini kabul etmemektir.

Devletçilik; Atatürk inkılâpları çerçevesinde incelendiğinde devletçiliğin dar ve geniş anlamda iki manayı ifade ettiğini görmekteyiz. Geniş anlamda ele alındığında Türkiye'de uygulanan ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın özelliklerin ortaya koyan bir politik uygulamadır. Dar anlamda ise özel teşebbüse yer veren ekonomik prensiplere sahip iktisadî alandaki uygulamalardır. Ancak, Türkiye'de devletçiliğin asıl uygulamaları ekonomide görüldüğünden,devletçilik ekonomik manayı ifade etmiştir.

Türkiye'de devletçilik,karma ekonomi şeklinde gelişme göstermiştir. Karma ekonomi devlet işletmeciliği ile özel teşebbüsün bir arada bulunması demektir. Ancak bu anlayış ekonomide katı bir devletçiliğin uygulanmasını ifade etmez.

Atatürk, Devletçiliği: "Türkiye'nin ihtiyaçlarından doğmuş ve Türkiye'ye has bir sistemdir...Kişinin çalışmasını esas almakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde, milleti refaha kavuşturmak ve memleketi geliştirmek için, milletin genel ve yüksek menfaatlerinin icap ettirdiği işlerde özellikle ekonomik alanda devleti fiilen alakadar etmek mühim esaslarımızdandır" şeklinde tarif etmektedir.

Atatürk devletçilikle devleti, ekonomik hayatı destekleyen bir güç olarak düşünmüştür. Devlet yatırımcıya, üreticiye, dağıtımcıya, tüketiciye yön vermek ve bu tür konuları denetlemekle yükümlüdür.

Atatürk, devletçiliği tamamıyla demokrasi ve hürriyet rejimi içinde değerlendirmiş, devletin iktisadî sahada rehberliğini ön plânda tutmuştur. Ancak bu rehberlik her şeyi devlet yapar anlamında değildir.

Atatürk, 1936 yılında devletçilik konusunda şunları söylüyor: "Devletçiliğin bizce manası şudur : Fertlerin hususi teşebbüslerini ve şahsî faaliyetlerini esas tutmak;fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak memleket iktisadîyatını devletin içine almak"

"Devletçilik bilhassa sosyal, ahlaksal ve ulusaldır. Devlet ve fert (özel teşebbüs) birbirine karşıt değil, birbirinin tamamlayıcısıdır".

Görüldüğü gibi Atatürk ekonomik kalkınmanın temelinde "ferdî teşebbüs ve menfaatin" bulunmasın doğal bir olgu olarak kabul etmektedir. Ferdin teşebbüsünün ekonomik faaliyetine sınır çizilmesini,hükûmetin görevi saymakla birlikte,bu sınırın zaman içinde değişebileceğini düşünmektedir.

Lâiklik; Lâik kelimesi latince-laicus- aslından alınmış Fransızca bir kelimedir. Fransızca'da -laic, laique- şeklinde kullanılmıştır. Manası ise ruhanî olmayan kimse, dinî olmayan şey, fikir, müessese, prensip demektir. Katolik dünyasında din adamlarından meydana gelen ruhaniler sınıfına -Clerge- adı verilmiş, bu sınıfa dahil olmayan Hristiyanlara ise -laic- denilmiştir.

Lâik olma, "dünya işlerinin,din işlerinden, dini otoriteden ayrı olarak ele alma" şekliyle tarif edilmektedir. Bugün hukukî manada lâiklik; devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin vicdan hürriyetinin gerçekleşmesinde tarafsız kalmasıdır. Değişik bir ifadeyle; devletin Allah ile kul arasından çekilmesi ve dinin de devlet işlerine karışmaması yani akıl ile imanın yetki alanlarının birbirinden ayrılmasıdır.

Lâiklik kelimesi bize ilk defa Meşrutiyet dönemine "lâdini", "lâruhbani" şekliyle girmiş ve kullanılmıştır. Ancak lâik kelimesi ifade edilmeksizin bu anlayışın bugünkü modern manada olmasa da Türklerde mevcut olduğu söylenebilir. Günümüzdeki lâik kelimesinin ifade ettiği modern manaya kavuşması,Tanzimat'la birlikte başlar. Gülhane Hattı Hümayunu'nda din ve mezhep hürriyeti öngörülmüş, 1876 "Kanun-i Esasi"nin on birinci maddesiyle lâikliğe doğru yöneliş, anayasa teminatı altına alınmıştır. 1909 tarihli Kanun-u Esasi ile bu durum aynı şekilde muhafaza edilmiştir. Yeni Türk Devleti.1921 tarihli "Teşkilât-ı Esasiye Kanunu"nda millî hâkimiyet ilkesi ön plânda tutulmak suretiyle lâiklik anlayışının gerçekleşmesinde bir adım daha atılmıştır. Nihayet gerek Osmanlı Devleti anayasalarında,gerekse yeni Türk Devleti'nin 1921,1924 anayasalarında mevcudiyetini muhafaza eden "devletin dini İslâm'dır" ibaresi 10 Nisan 1928 tarihli 1222 sayılı kanunla yapılan bir anayasa değişikliği ile kaldırılmış, 5 Şubat 1937 tarih ve 3115 sayılı kanunla "lâiklik" bir anayasa ilkesi olarak yerini almıştır.

Atatürk'ün gerçekleştirdiği inkılâpların temelini teşkil eden lâiklik, Türk milletinin maddî, manevî ve fikrî yapısını modernleştirme istikametine yöneltmiştir.

Lâiklik prensibi,kongreler döneminden itibaren ortaya çıkan Millî hâkimiyet prensibinin normal bir gereği olarak yeni Türk Devletinin temel prensipleri arasında yerini almıştır.

Atatürk'e göre din bir vicdan meselesidir. Dine saygı, inanan kişinin haklarına saygının bir sonucudur. Buna en güzel delil Atatürk'ün şu sözleridir; "Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz".

Türkiye'de devletin lâikleştirilmesi, toplum hayatında lâik değerlere yer verilmesi dinin, devlet hayatında siyasî bir fonksiyon ifa etmesine kesin olarak son verme şeklinde görülmüştür. Siyasî, sosyal, hukukî ve ekonomik zorunluluğun sonucu olan lâiklik, bu nedenle devlet idaresi ile birlikte hukuk, eğitim, dil alanlarını da kapsar.

"Bizim dinimiz en makul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabiî olması için akla,fenne,ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır".

Atatürk'ün din ve lâiklik anlayışında, millet sevgisi ile birlikte dinine saygılı olma hasletini de görmekteyiz. Onun gerçekleştirdiği Türk inkılâbında lâiklik din aleyhtarlığı şeklinde değil, toplum hayatında din hürriyetinin, serbest düşüncenin güvenilir bir teminatı olarak düşünülmelidir.

İnkılâpçılık; İnkılâpçılık ileriye, gelişmeye yönelik bir manayı ifade eder. İnkılâpçı bir toplum devamlı bir gelişme içerisindedir. Tarihî ve sosyal gelişmeler neticesinde toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kurallar koymak inkılâpçı topluma has bir özelliktir.

Atatürk bu amaçla; "Efendiler, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asrî ve bütün mana ve eşkâli ile medenî bir heyeti ictimaiye hâline isal etmektir" diyerek Türk devletinin ve Türk toplumunun medenî ve insanî yaşayışının gereği, meydana gelen yeni düzenin korunmasını lüzumlu görmüştür.

Türk inkılâbını "Türk milletini son asırlarda geri bırakmış müesseseleri yıkarak yerlerine, milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini temin edecek yeni müessese koymuş olmak" şekliyle tarif eden Atatürk'ün inkılâpcılık anlayışı söz konusu müesseseleri korumak ve savunmaktır.

Toplumsal geliţmelerin sonucu, toplumsal ihtiyaçları karşılayan kurallar konulurken, bilimsel arayış, bilimin ışığı altında gelişmeleri değerlendirme, Türk inkılâbının,inkılâpçılık anlayışının bir gereğidir.

Atatürk'ün inkılâpçılık anlayışının ardında dünya kültür ve medeniyetinden,Türk halkını yararlandırma çabası yatıyordu. Ancak Türk inkılâbı daima Türk'ün karşısına çıkan ihtiyaçlardan doğması nedeni ile bu anlayışın kendisine mahsus bir özelliği vardır.

Atatürk'ün gerçekleştirdiği altı ilke hâlinde toplanan inkılâplar Türk milletinin sosyal ve kültürel oluşumuna o kadar uygun düşüyordu ki,her inkılâp hamlesi milleti ancak bu kadar mutlu kılabilirdi.
<< Önceki - Sonraki Sayfa >>

8 Yorum - Senin Görüşün Nedir?

#1 yıldız
-
feyza
-
2014-11-17 23:09:25 +11

Turkiye bir genc devlet abd gibi olacal

#2 Cumhuriyeti
-
Türkiye
-
2014-11-20 15:35:29 +12

Türkiye Cumhuriyet'i 23 Nisan1920'de kurulmuştır.

#3 cumhiriyet
-
yiğit efe
-
2015-03-04 20:17:44 +13

valla çokgüzel

#4 yok
-
Cumhuriyet
-
2015-11-05 19:06:46 +9

gerçekten çok güzel olmuş.Hoca performans ödevime 100 verdi

#5 TüRKİYEM
-
samet
-
2016-02-01 10:25:16 +10

BEN BU TÜRKİYEYİ ALMA İSTEYENLERE GÜNÜMÜZÜ GÖSTERDİK VE ŞANLI TÜRK DEVLETİNİ DÖRT BİR YANDAN YAPILAN SALDIRILARA KARŞI EN İYİ ŞEKİLDE SAVUNDUK VE ŞANLI TÜRK DEVLETİNİN BİRKEZ DAHA YIKILAMA YACAĞINI TÜM İNSANLIĞA BİR KEZ DAHA İPATLADIK .BİZİ YIKMAK İSTEYENLER GELSİN BAKALIM AYNI ŞEYİ YAPABİLİRLERMİ HEY GİDİ BENİM GÜZEL TÜRKİYEM.


#6 Türkiyem
-
Talha
-
2016-05-19 17:54:01 +9

Çok güzel türkiyem

#7 Asker
-
Komando
-
2018-04-15 12:10:39 +2

Güzel ama çok uzun yavv

#8 canım ATATÜRKÜM
-
atam canım
-
2018-10-28 16:56:23 +1

canım atam

Görüşün Nedir?

Karakter Sayacı:
0