Felsefe ve Dinin Tanımı
Makale Sayfaları |
---|
Felsefe ve Dinin Tanımı |
Din felsefesinin ilgilendiği problemler |
Tanrı Kavramları |
Teist Tanrı Kavramı |
Tanrı nın varlığı konusunda kanıtlar |
Mucize Kavramı |
Bilim Kavramı |
Gösterilen Sayfa 7 / 7
Bilim Kavramı
Avgustin Comte gibi (19.yy.felsefecilerinden) bazıları teoloji ile mitolojiyi birbirine karıştırmışlardır. Comte'ye göre insanlar ilk çağlarda gök gürültüsünü duyup korkmuşlar ve kafalarında demir döven bir tanrı imgesi oluşturmuşlardır. Bu anlamda kısacası teoloji bilimi kabul edemez, teoloji bilimin yanlış yorumlanmasıdır gibi bir düşünceye kapılmışlardır. Oysa teoloji ilk neden üzerinde o nedenin varlığı ve o varlığın özel olarak algılanan ve algılanmayan dünya ile olan ilişkisinden bahsetmektedir. Bilim ise bu ilişkinin ötesinde bu evren içinde var olupta bilinmeyeni keşfetmek için gayret sarfetmektedir. Örneğin, insanların yaşaması için gerekli oksijen miktarının ne olduğu şimdi keşfedilmiştir. Ama keşfedilmeden önce de böyle bir kavramın olmaması o gerçeğin orada olmaması anlamında değildir. O zaman insanın yaptığı yepyeni olmayan bir şeyi bulmak değil, olan var edilip bir sisteme yerleştirilmiş bir şeyin o yerde olduğunu keşfetmesidir. Bu bağlamda zaman konusunda olan şey aynıdır. Evrenin yaratılışı Kutsal Kitaptan yapılan düz çıkarımlarla bin yıllar içindedir. Oysa bilimin keşfine göre evren konusunda konuşulan rakkamlar milyarlarla ifade edilmektedir. O zaman teoloji ile bilim uzlaşmaz işte diye bir sonuçta bulunmağa başlanır. Oysa özel vahiy anlamında bakıldığında Kutsal Yazılarda Adem denilen o ilk insan bir bebek olarak yaratılmamıştır. Erişkin bir insan vardır karşımızda. Ya evrenin ilk yaratılışında da böylesine erişkin bir düzeyle başlatılma söz konusu olduysa işte özel vahyin yani teist yaklaşımın bilimle kendisini yabancı görmeme durumlarında da buna benzer temel açıklamalar söz konusudur.
Her şeyden önce üzerinde önemli durulması gereken konu Kutsal Kitabın bir bilim kitabı olmadığı ve inancın dayattırılması esnasında ilk nedenle bu ilk nedenin oluşturduğu evrenin içindekilerin keşfinin birbirine karıştırılarak sunulmamasıdır. Çünkü evren Tanrı varlığına inanan için genel vahiydir ve bilimin çalışma alanı bu genel vahiydir. Muhteşem keşifler birbirini izlemiş ve hep izleyecektir. Tanrı varlığına inanan için Kutsal Kitap, vahiy, mucize ve peygamberlik gibi kavramlar özel vahiydir. Tanrı gerçeğinin tarih içinde insan düzeyinde insansal dokunuşlarla kendi varlığını açıklamasıdır. Bilimle teolojinin bu çerçevelerden bakıldığında çok da zıtlaşması gerektiği düşünülemez. Moderrn ve bilme önem veren kişilerin daha çok ilk neden kavramını algılayabilmeleri gerekmektedir. İlkel toplumlara göre inanlımaz ölçüde nedenler onları ilk nedene götürmeye hazırdır.
Kötü Problemi
David Hume, Doğal Din Üstüne Diyaloglar adlı eserinde Philo'nun ağzıyla şöyle bir soru sormaktadır:
Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor? Öyleyse O, güçsüzdür. Yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor? Öyleyse O, iyi niyetli değildir.
Hem güçlü, hem de iyi ise, bu kadar kötülük nasıl oldu da varoldu? Platon; aynı problem üzerinde durmuş fakat bir çözüm getirmemiştir. Öyle görünüyor ki o, kötülüğü evrendeki düzensiz hareketlere bağlamakta ve ondan Tanrıyı değil de kötü ruhları sorumlu tutmaktaydı. Platon, daha sonraki birçok Platoncu düşünürün aksine, kötülüğün kaynağını maddede görmüyordu.
Avgustin de dünyada kötünün varlığını kabul etmektedir ve buna şöyle bir yorum getirmektedir. Eğer mükemmel bir ilahi Yaratıcı varsa neden bu Yaratıcı herşeyle birlikte kötüyü de yaratmıştır? Avgustin kötüyü Tanrı'nın yaratmadığını söylemektedir. O'na göre kötü Tanrı'dan uzak kalışın sonucudur. Tanrı her şey de az ya da çok temsil edilmektedir. Avgustine göre Tanrı'nın az olarak temsil edildiği yerde boşluğu hemen kötü doldurmak istemektedir. Kötü iyi gibi değildir. Belli bir amaç için olmaz birden olur. Düzenli olarak süpürülmeyen bir yerde tozun oluşması gibidir.
Avgustin birçok kişinin esas önemli olan konusunda hata yaparak yaşamın kötülük tozuna tutulduklarını ve bu kişilerin ancak ölümden sonra gerçeği anlayacaklarını söylemektedir.
kaynakça:
1. Philosophy of Religion –Thinking About Faith- C.Stephen Evans -InterVarsity Press 2001-184 sahife
2. The Word of God and the Mind of Man – Ronald H. Nash P and R Publishing 1992 –135 sahife
3. Din Felsefesi- Prof.Dr.Mehmet S.Aydın – İzmir İlahiyat vakfı yayınları 1999- 362 sahife
4. Tanrı Sorunu – Prof. Dr. Necip Taylan- Şehir Yayınları 1998-289 sahife
5. Felsefi Düşünceye Çağrı – Doç.Dr.Mevlüt Uyanık- Elis Yayınları 2003 – 309 sahife
6. Din Üzerine- David Hume –
7. Tanrı ve Felsefe –Etienne Gilson- Birleşik Yayıncılık 1999- 120 sahife
8. Felsefenin Arka Merdiveni-
9. Felsefenin Öyküsü-Will Durant- İz Yayıncılık 2002 –519 sahife
10. Din Felsefesi Yapmak – Wittgenstein ve Kierkegaard'dan hareketle- Anka Yayınları 2002-278 sahife
11. Philosophy- Jay Stevenson-Alpha 2002-312 sahife
[1] Din Felsefesi, Prof. Dr. Mehmet S. Aydın, İzmir İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları , İzmir 1999
[2] Kant, Critique of Pure Reason, London 1964, s.13
[3] The word of God and the mind of man, Prof. Ronald H. Nash, Pand R Publishing, s.27
[4] W.H.Walsh “Kant's Moral Theology” Proceedings of British Academy, XLIX,1963, s.269
[5] Descartes, Philisophical Works of Descartes, s.180
[6] Ethics, s.78
[7] Ontolojik kanıt tartışması kitabın iki ve üçüncü bölümünde yer almaktadır
[8] “On The Ultimate Origination of Things” Philosophical Writings
[9] “A Demonstration of the Being and Attributes to God” Boyle Lectures (1704)
[10] Gazali, Mişkatu'l Envar
Görüşün Nedir?