Rasyonel İnsan Felsefesi
Makale Sayfaları |
---|
Rasyonel İnsan Felsefesi |
Sayfa 2 |
Sayfa 3 |
Gösterilen Sayfa 1 / 3
İnsan, rasyonel (akli) bir varlıktır.O halde, bu sayfanın başlığındaki " Rasyonel İnsan " ibaresi bir fazlalık içermiyor mu? Evet. Fakat, günümüzde insanla ilgili çoğu fikir, insan toplulukları için öne sürülen çoğu sistem, insanın bu temel niteliğini öylesine ihmal ediyor ki; bu fazlalık, sitemizde bulacağınız felsefenin, yalnızca aklı temel aldığını vurgulamak için, kasten konmuştur.Birincisi; okuyucunun, felsefeyle daha önce, mütevazı bir ölçüde de olsa, ilgilenmiş olduğunu; veya sırf sağduyusal terimlerle de olsa, insan ve evrenle ilgili derin sorular sormuş olduğunu, dolayısiyle bazı felsefi kavramlarla -zımnen de olsa- tanışık olduğunu varsayar. İkincisi; çeşitli felsefelerden yeri geldikçe -çürütmek üzere- bahsetmekle birlikte; esasen, onlar üzerinde mukayeseli bir inceleme olmaktan ziyade, belirli bir felsefenin savunuculuğunu yapar. Mamafih; felsefeyle ilk defa tanışacak olan insanlar da, bu kitapla başlayarak; kendilerini, sonradan karşılarına çıkacak çeşitli irrasyonel felsefelerin tahribatına karşı fikren mücehhez kılabilirler. O halde bu Felsefenin Kökeni: Burada bulacağınız felsefe hangi felsefedir? Felsefeleri, çeşitli filozofların isimleriyle birleştirerek sınıflayanlar vardır: Plato Felsefesi, Aristo Felsefesi, Kant Felsefesi gibi. Bu anlamda bu felsefe, benim felsefemdir; ama, sayın rasyonel okuyucu, bu felsefe aynı zamanda senin felsefendir. Söylediğim şeyi açmadan önce bazı olguları hatırlayalım... Realitedeki -mevcudiyetteki, evrendeki- herşey gibi, insan da, insan bilinci de, belirli bir kimliğe sahiptir: belirli bir tabiatı, belirli ihtiyaçları vardır. Bu olgu yüzünden; insan bilincini bütünleştirecek olan felsefe, aslen iki türlü olabilir: a) Realitenin ve insan bilincinin tabiatını doğru teşhis ettiğinden, "doğru bir felsefe"dir; b) Realitenin ve insan bilincinin, ya belirli bir tabiata sahip olmadığını zannettiğinden, ya da bu tabiatı yanlış teşhis ettiğinden, "yanlış bir felsefe"dir. Bir de, çeşitli konularda bu iki asli uç arasında gidip gelen felsefelerden bahsedilebilir. Bütün önemli felsefeler; asli argümanlarını, genel olarak bu iki uçtan sadece birisinde odaklaştırır.
Burada bulacağınız felsefeyi; benim ve her rasyonel insanın felsefesi olarak nitelerken, iki halkalı şu düşünce zincirini takip ediyorum: 1. Her rasyonel insan gibi ben aşağıdaki şu dört ilişkili gerçeği biliyorum: a) Rasyonelliğik (aklilik), realitenin olgularını oldukları gibi kavrayıp, bu kavrayışa uygun davranmaktır. b) Akıl, insanın hayatta var kalması için temel araçtır. c) Realitedeki herşeyi anlayabilmek için; fiziki duyumlar, fiziki algılar ve bunlar üzerine bina edilmiş kavramlardan başka -yani, akıl kullanmaktan başka- hiçbir araç yoktur. d) Akıl, otomatik bir şekilde değil, bireysel gayret ve bilgiyle çalışır ve bütün insan bilgisinin kökünde felsefe vardır. 2. Ve şunu ilan ediyorum: bu felsefe, realitenin ve insan bilincinin tabiatınca dikte edilmiş şartları doğru olarak tesbit etmiş, objektif, doğru bir felsefedir; rasyonel bir insanın sahip olması gereken felsefe bu dur; bu felsefe, binlerce sene önce yaşamış insanlar için doğruydu; bugün de hala doğrudur; gelecekte de doğru kalacaktır; çünkü, "insan" denen realite olgusu, binlerce sene geçmiş de olsa, aslen değişmemiştir; "insan" kaldığı sürece değişmeyecektir de. Sağduyusal bir ihtiyaçla rasyonelliği aramakta olan bir insana yabancı gelecek hiçbir şey, bu felsefede bulunmayacaktır; bu felsefeyi kavradığında, "Benim felsefem, dün bu olmalıydı; bugün budur; yarın bu olacaktır!" diyecektir. Bu felsefenin kökeni hakkındaki bu genel tesbitten sonra; özel kaynaklarını irdeleyebiliriz. Yukarıda belirttiğim gibi; bir felsefe -asli hatlarıyla- ya doğrudur (rasyoneldir), ya yanlış (irrasyonel). Felsefe tarihi bu iki uçta yeralmış filozofların tartışmalarından ibarettir. Bu uçlarda yer almış filozofları birer mihver olarak düşünürsek; rasyonel mihverin -yirminci yüzyıl öncesine kadarki- en önemli iki filozofu, Aristo (M.Ö. 384-322) ve St.Thomas Aquinas'tır (1225-1274); irrasyonel mihverin en önemli bazı filozofları ise, Plato (M.Ö. 428-348), Saint Augustine (354-430), Immanuel Kant'tır (1724-1804). Plato ve öğrencisi Aristo'nun felsefeleri arasındaki savaş, mistisizmle akıl arasındaki savaş olarak kabul edilir. Fakat; irrasyonelliğin, kötülük olduğu ölçüde, en irrasyonel filozof -genellikle önerildiği gibi- Plato değil, Kant'tır.
Plato, hiç değilse, "iyi bir hayat"ın nasıl olacağı üzerinde kafa yormuş, felsefenin çoğu temel meselesini -bu arada bazı yanlışları da- formüle etmiştir. Kant ise bütün ömrünü, insanın akla olan güvenini yıkmayı amaç edinmiş bir felsefenin inşaına hasretmiştir. Bu kitapta sıkça geçen "Modern Felsefe"nin kurucu atası, Kant'tır. Bugünün felsefesine egemen olan eğilimlerin hemen hepsi -başta Hegel'cilik, Marx'cılı, Nietzche'cilik, Egzistansiyelizm (Varoluşculuk), Mantık Pozitivizmi, Pragmatizm- doğrudan veya dolaylı olarak Kant'tan kaynaklanmıştır ve "Modern Felsefe" olarak anılacaktır. Aristo felsefesini çok iyi bilen bir okuyucu, bu felsefenin bütününü Aristo'cu olarak niteleyecektir ki; tamamen olmasa da, haklıdır. Fakat, farkedecektir ki; Aristo'daki bazı eksiklikler tamamlanmakta, O'nda bazı düzeltmeler yapılmaktadır. Bu felsefenin başka felsefelerle akrabalık izleri taşıdığı da söylenebilir. Mesela; felsefe tarihini çok iyi bilen bir okuyucu; bu felsefenin ahlakının, bir yandan Ortadoğu dinlerine benzer hükümler içerirken, öte yandan başta Max Stirner (1806-1856) olmak üzere bazı liberal-anarşist filozoflardan esinler bulundurduğunu; epistemolojisinde (bilgi teorisinde), genel olarak Aristo'cu olmakla birlikte, İslam ve Katolik felsefelerinin parlak dönemlerindekine benzediğini; politikasında, başta John Locke (1632-1704) olmak üzere bir çok liberal filozoftan fikirler bulundurduğunu, yer yer anarşist felsefeyi çağrıştırdığını; estetiğinde, başta Friedrich Schiller (1759-1805) olmak üzere bir çok romantik yazar ve filozoftan izler taşıdığını görecektir. Bu benzerlikler nereden kaynaklanmaktadır? Bu olgu, buradaki felsefenin "eklektik" özelliğinden mi -yani, her sistemin "en iyi özelliklerinin" alınarak oluşturulmuş olmasından mı- kaynaklanmaktadır? Hayır, böyle bir tavır; bu felsefenin öğretilerine zıt davranmak demektir. Bu felsefe ile yukarıda sayılan felsefeler arasındaki benzerlikler; realitenin tek olması, insan bilincinin tek bir tabiatı olması olgusundan kaynaklanmaktadır: zaman zaman, çeşitli felsefeler, insan mevcudiyetinin belirli bir veçhesini doğru teşhis edebilmişler (kimlikleyebilmişler), dolayısiyle bu teşhise uygun olarak doğru teoriler ortaya koymuşlardır. Çeşitli felsefeler arasında, fikri bir alışveriş olmasa dahi ortaya çıkabilen bu ortaklıklar; herhangi bir "tabiat-üstü" sebepten kaynaklanmaz; bunların, aynı realite olgusuna, aynı doğru teşhisi koyabilmiş olmaları olgusundan kaynaklanır. Fakat, yukarıdaki felsefelerle olan bütün benzerliklerine rağmen; bu felsefe, başka bir çok asli noktada, o felsefelerden ayrılmaktadır. Hatta; bu felsefenin Aristo'cu olarak nitelenebilmesindeki haklılığı kabul etmeme rağmen; Aristo felsefesiyle ayrıldığı noktalar olduğunu belirtmiştim. Bu felsefe ile Aristo felsefesi arasındaki farklılıkları yaratan kimdir? Aristo gibi dev bir filozofun felsefesini düzeltip, tamamlayabilmek; ancak başka bir dev filozofa vergidir. Bu filozof, Amerikalı (Bayan) Ayn Rand'dır (1905-1982). Ayn Rand; felsefesine, insanın objektif realitesinden kaynaklandığı anlamda "Objektivizm" adını vermişti.
1 Yorum - Senin Görüşün Nedir?
Bize yardimci olun:[:[