Türkçe Bilgi , Ansiklopedi, Sözlük

Çeşitli konularda makaleler içeren ve kullanıcıların yorum yazarak bilgi eklediği genel bilgi ve başvuru sitesi

Youtube

Kanalımıza abone oldunuz mu?

Youtube kanalımıza abone olarak hem sitemize destek olabilirsiniz hem de bilgilendirici videolarımızdan haberdar olabilirsiniz.

Hemen Abone Ol!

İletişim Bilgisi

Aşağıdaki bilgileri kullanarak site hakkında bize ulaşbilirsiniz

Telefon: +90 536 686 91 70

[email protected]

Otorite

Makale Sayfaları
Otorite
Sayfa 2
Sayfa 3
Sayfa 4
Sayfa 5
OTORİTE

Yazarı : Richard SENNETT
Yayınevi : Ayrıntı
Baskı : İstanbul / 1992 / 203 shf.

GİRİŞ

Kitap dört denemeden oluşmaktadır. Birinci deneme otorite, ikincisi yalnızlık, üçüncüsü kardeşlik, dördüncüsü ritüel konusunu ele alır. Otorite bağı, güçlülük ve zayıflık imgelerinden oluşur; iktidarın duygusal ifadesidir. Hiçbir çocuk anne ve babasının otoritesine inançtan kaynaklanan güven ve bakım duygusu olmaksızın büyüyemez, buna karşılık yetişkinlerin dünyasında bunun insanı köleye çevirmesinden korkulur.

Duygu kavramının latincedeki kök anlamı istikrarsızlığı ifade eder. Aristoteles'e göre duygularımız değişiklik gösterir; çünkü kıskançlık, kızgınlık ve sevgi duyumlar üzerinde düşünüp taşınmanın bir sonucudur. Duygudan yoksun olsaydık, çevremizdeki olayların tam anlamıyla farkında olamazdık. Sağduyulu görülen bu kavrayış, psikoloji tarihinde egemen olmamıştır. Son kuşakla birlikte Aristoteles'in bu görüşü çeşitli yollardan yeniden öne çıktı. Kıta Avrupa'sı psikolojisinde bu görüş Jean Piaget'nin Anglosakson dünyasındaysa, Jenome Bruner'in eserlerinde kendisini gösterir.

Bu görüşün toplumsal bir yanı da vardır. Duygular aracılığıyla insanlar birbirlerinin farkına vardıklarını ifade ederler. Bununla birlikte bilişsel psikoloji ve psikanalizin daha toplumsal olduğu yerde bu kabul edilmemektedir.

19.yy'a kadar ne akademilerde ne de toplumda düşünce biçimi olarak “toplumsal psikoloji” diye birşey yoktur. Bunun nedeni toplumsal koşulların insanın tabiatını temelde değiştirmediğinin düşünülmesidir. Tek bir insan kızgınlık duyar, millet de kızardı; iki durumda da kızgınlık aynıydı.

18.yy'da Vico ile başlayan ve Darwin ile Marx'ın eserleriyle 19.yy'da tam güç kazanan tarihsel devrim bu görüşü köklü biçimde değiştirdi. Yeni görüşe göre, insanın doğasını, biyolojik, iktisadi ve kültürel koşullar biçimlendiriyor ve bu koşullar birbirlerine eklenerek birikiyor, böylece hiç kimse ve hiçbir çağ daha öncekilerin basit bir yenilemesi olmuyordu. Evrensel olan yegane ilkeler değişim ilkeleridir.

19.yy'ın sonlarına kadar, bu toplumsal duygu analizinin adı konmamıştı. 1895'te Gustave Le Bon'un “Yığınların Psikolojisi” adlı eseriyle buna “toplumsal psikoloji” denildi. Le Bon'a göre yığınlar bireyden farklı davranırlar. Bu kalabalığın kollektif zihniyet kazandırmasındandır. Bir kalabalığı oluşturan topluluk tıpkı kimyada olduğu gibi -asit ile bazın tuz oluşturması- farklı özellikleri olan yeni bir bütün oluştururlar. 1920'lerde bu düşünce tarzı egemen olmuş ve birçok kitapta işlenmiştir. 1920'lerin sonlarında toplumsal psikoloji disiplini bölünmeye başlamıştır. Bu kitapta ele alınan bizzat duygunun toplumsal yapısını sorgulamak ve modern toplumda farklı türde duyguların nasıl farklı biçimde oluştuğunu incelemektir.

Otorite, kardeşlik, yalnızlık ve ritüel, dört farklı toplumsal duygudur. Bunlardan üçü diğer insanlarla bağlar kurmaya dayanır. Diğer insanlara karşı neler hissettiğimizi tarihsel bir inceleme gerekir. Modern toplumda bu dört duygu sorunları ve bunların nasıl ortaya çıktığı nasıl alt edilebileceğinin görülmesi.

Yalnızlık, yokluk duygusudur; otorite, eşit olmayan insanlar arasında bir bağdır; kardeşlik, benzer insanlar arasında bir bağdır; ritüel, eşit olsun olmasın, birleşmiş insanlar arasında bir bağdır.

1-YADSIMA: OTORİTE KORKUSU

Otorite temel bir gereksinimdir. Herkes otoriteye gerek duyar. Otoritenin zayıflaması parçalanmasından korku duyulduğu gibi günümüzde birde otoritenin kendisinden korku duyuluyor. Otoritenin özgürlüğümüzü engelleyeceğinden korkuyoruz .Korkunun değişik sebepleri vardır Burada otorite korkusu inceleniyor. Korkuya neden olan otoriteler ve iyi bir otorite nasıl olmalıdır?

A- Otorite Nedir?

Otoritenin ne olduğu konusunda herkesin sezgisel bir düşüncesi vardır. Pierre Monteux bir orkestra şefidir. Monteux karizmatik bir şovmen olmadığı halde yaptığı hareketlerle orkestra üyeleri üzerinde etkili bir disiplin uyguluyor. Bu onun kendisine bütünüyle hakim olması, rahat olması dolayısıyla diğer insanlar kendilerini onun yönetimine bırakıyorlardı. Güvenli görünümü otoritesinin temel taşıydı.

Toscanini gibi bazı şefler terör estirerek disiplin uygularlar. Toscanini çığlıklar atar, ayaklarıyla sert biçimde yere vurur hatta batonunu orkestra üyelerine fırlatırdı, diğer insanların hatalarına asla dayanamazdı. Monteuxun havası, kendisine, en rahat biçimde yargıda bulunma imkanı veriyordu. Bu da otoritenin temel bir öğesidir. Güç sahibi olmak ve bu gücü kullanarak diğer insanları yönlendirmek ve daha yüksek bir standarda göre hareket etmemelerini sağlamak.

Güven, üstün yargılama yeteneği, disiplin uygulama yeteneği ve korku uyandırma kapasitesi; bunlar bir otoritede bulunan niteliklerdir. Güç ile otorite ilişkisi gücün tanımıyla daha karmaşıklaşır. Siyasette güç çoğu zaman iktidar ile otorite eşanlamlı olarak kullanılır. ‘Bir hükümet görevlisi otoritesini kullanamadı.' denildiğinde iktidar ile otorite farklı anlamdadır. Otorite üretkenliği çağrıştırır.

Modern toplumsal düşüncede otoriteye farklı yaklaşan iki okul vardır. Birincisinin temsilcisi Max Weber'dir Weber otoriteyi üç kategoriye ayırır. Birinci kategori, “çok eski geleneklere ve kurumsallaşmış inanca” dayalı geleneksel otoritedir. Bu otorite toplumsal kalıtsal ayrıcalıklara bağlıdır. İkinci kategori yassal-ussal otoritedir; bu otorite “kuralların yasallığına ve bu kurallara göre yönetimi elinde tutanların emir verme hakkına inanmaya” dayanır. Bunun anlamı bir lider yada patronun gerçekte ne yaptığına bağlıdır. Son kategori karizmatik otoritedir; bu otorite, “bir müritler topluluğunun bir bireyin kutsallığına ya da kahramanca gücüne ya da örnek alınacak bir kişi oluşuna ve onun ortaya koyduğu ya da getirdiği düzene olağandışı biçimde kendilerini adayışlarına” dayalıdır. Weber bu otoriteye örnek olarak Hz. İsa ve Hz. Muhammed (sav)'ı gösterir. Tüm otorite biçimleri için de “önemli olan bireyin uyruklarınca nasıl görüldüğüdür.”

Weber'e göre insanlar yöneticilerine gönüllü itaat ettikleri zaman otorite vardır. İnsanlar itaate zorlanıyorsa bunun nedeni yöneticilerin meşru olmamasıdır. Bu birinci okula karşı olan yazarlar, insanların, diğer kişilerdeki gücü algılama sürecini vurgularlar. Bunlardan en önemlisi Freud'inkidir ve trajik bir sestir. Freud çocuğun anne ve babasıyla rekabet halinde olduğunu fakat onlara olan ihtiyaçtan dolayı otoritelerini kabul ettiğini söyler. Freud Frankfurt okulu yazarlarını da etkilemiştir. Yazarlar psikanalizi, sofistike Marksist bir toplum eleştirisiyle birleştirmeye çalışmışlardır. The Authoritarion Personality (Otoriter Kişilik ) bunun hakkında fikir vermektedir. Buna karşı çok eleştiriler yapılmıştır. Burada sorulan sorularla işçi sınıfının otoriter olduğu vurgulanmakta oysa sorular değiştiğinde bundan eser kalmamaktadır. Bu kitabın ilk yarısında gayri meşru otorite bağları, ikinci yarısında ise meşru nitelikteki bağların nasıl ortaya çıktığı ele alınıyor.
<< Önceki - Sonraki Sayfa >>

Görüşün Nedir?

Karakter Sayacı:
0