Türkçe Bilgi , Ansiklopedi, Sözlük

Çeşitli konularda makaleler içeren ve kullanıcıların yorum yazarak bilgi eklediği genel bilgi ve başvuru sitesi

Youtube

Kanalımıza abone oldunuz mu?

Youtube kanalımıza abone olarak hem sitemize destek olabilirsiniz hem de bilgilendirici videolarımızdan haberdar olabilirsiniz.

Hemen Abone Ol!

İletişim Bilgisi

Aşağıdaki bilgileri kullanarak site hakkında bize ulaşbilirsiniz

Telefon: +90 536 686 91 70

[email protected]
  • Sözünü Balla Kestim

    "Sözünü balla kestim" deyimi“Sözünüzü kesmemi hoş görün; özür dilerim, sözünüzü kesmek zorunda kaldım” anlamında kullanılır...

  • Zurnanın zırt dediği yer

    Yapılmakta olan işin en hassas, en önemli, en can alıcı noktası. Züğürt tesellisi: Kötü bir işte en önemli şeyi kaybettiği zaman bazı önemsiz, iyi olmayan bir yan bularak sevinmek ve kendini avutma. Z...

  • Ziyafet çekmek

    Konukları yemek vererek ağırlamak."Düğünümde bir ziyafet bile çekemedim." Ziyan etmek: Yersiz, boş yere harcamak."O kadar ekmeği ziyan etmeye utanmıyor musun?" Ziyanı yok: "Önemli değil, önemi y...

  • Zihnini bulandırmak

    1. Kuşkulandırmak. 2. Düşünemez hâle getirmek. Zihnini çelmek: 1. Bir kimseyi yanıltmak. 2. Kandırıp baştan çıkarmak. Zihnini kurcalamak: Aklına takılan bir şeyi anlamaya, kavramaya çalışmak.&q...

  • Zınk diye durmak

    Birdenbire, aniden durmak."Önümdeki adam zınk diye durunca ne yapacağımı şaşırdım." Zırnık (bile) vermemek: Az da olsa, en ufak bir şey de olsa vermemek."Ona bu mirastan zırnık bile koklatmayacağım." ...

  • Zeval vermemek

    Zarar ziyan vermemek, korumak."Allah kimseye zeval vermesin." Zevkten dört köşe olmak: Çok mutlu olduğu anlaşılmak, çok sevinip keyiflenmek ve aşırı zevk duymak."Takımı galip gelince zevkten dört köşe o...

  • Zembereği boşanmak

    1. Saatin zembereği kurulmaz duruma gelmek. 2. Kendini tutamayarak uzun uzun gülmek. Zemheri zürafası (gibi): Kışın ince elbise giyip gezenler için söylenir. Zemin hazırlamak: Bir işin gerçekleştirilmesi için uygun ortam...

  • Zaman zaman

    Belli olmayan zamanlarda, ara sıra."Zaman zaman o da aramıza katılırdı." Zamane çocuğu: Eski nesile göre hayli yadırganacak davranışlarda bulunup sözler sarf eden kimse."Zamane çocuğu ne olacak." Zar ...

  • Zahmet çekmek

    Sıkıntı, güçlük, yorgunluk ve eziyetlere katlanmak."Senin adam olman için az zahmet çekmedim ben." Zahmete sokmak: Birine sıkıntı, güçlük ve yorgunluk vermek; masraf ettirmek."Adamcağızı durup dururken zahmete sokmuşs...

  • Yüzü soğuk

    Ürküntü veren, hoşnutluk vermeyen, sevimsiz,"Aman ne yüzü soğuk adamdı o öyle!" Yüzü suyu hürmetine: Bir kimsenin hatırına değer verildiği için."Hz. Peygamber`in yüzü suyu hürmetine Cenab-ı Allah, ...

  • Yüzünü kara çıkarmak

    Yaptığı bir iş ya da davranışla birini utandırmak, mahçup duruma düşürmek."Sakın onu gönderme, yüzünü kara çıkarır yoksa, pişman olursun!" Yüzünü kızartmak: Birini utandırıp yüzünün kızarmasına yol ...

  • Yüzüne kan gelmek

    Benzi beti yerine gelmek, sağlığına kavuştuğu yüzünün kızarmasından belli olmak; soluk rengi geçmek."İki şişe serum verdiler, sonunda yüzüne kan geldi." Yüzünü ağartmak: Yakın çevresinin övünç duymasına neden olac...

  • Yüzü kara

    Utanacak bir durumu olan. Yüzü kasap süngeri ile silinmiş: Utanacak, sıkılacak, arlanacak yanı kalmamış; arsız. Yüzünden (suratından) düşen bin parça olmak: Sıkıntısı, öfkesi ve küskünlüğü yüz ifadesinden be...

  • Yüzde kalmak

    1. Derinleştirmemek. 2. Önemli şeyler meydana getirmemek. Yüzü ak: Suçu, utanılacak durumu bulunmamak; temiz ve saf olmak."Alnım açık, yüzüm aktır." Yüzü görmemek: Kimi şeylere hiç sahip olamamak, onlardan ...

  • Yüz göz olmak

    Senli benli olmak ve birbirinden çekineceği kalmamak, aradaki mesafe kalkmış olmak, lâubalileşmiş olmak."İyice yüz göz olduk, beni artık dinlemiyorlar." Yüz karası: 1. Utanılacak bir durum. 2. Ailesi, çevresi için ...

  • Yüzünü ağartmak

    Yakınlarının övünç duymasına neden olacak beğenilir bir iş yapmak. Yüz bulmak: Kendisine gösterilen hoşgörüden yararlanma yoluna gidip şımarmak, hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmak. Yüze gülmek: 1. Sevimli, çeki...

  • Yüreği küt küt atmak

    Korku ve heyecandan yüreği hızlı hızlı çarpmak. Yüreği oynamak: Ansızın heyecanlanmak veya korkmak, tedirgin olmak. Yüreği (içi) parçalanmak: Çok acımak, karşılaştığı bir durum sebebiyle çok ü...

  • Yüreğine (içine) dert olmak

    Birine karşı ya da birinin kendine karşı yaptığı bir davranış sonradan kendisi için acı, üzüntü kaynağı olmak."Ona yemek vermedim ama yüreğime dert oldu." Yüreğine inmek: 1. Birdenbire ölmek. 2. Büyük ölçüde üzül...

  • Yüreği hop etmek

    Bir olay karşısında birdenbire korkup heyecanlanmak. Yüreği ferahlamak: İçi kaygıdan, sıkıntıdan kurtulmak. Yüreği kabarmak: 1. Midesi bulanmak. 2. Merak, kaygı, korku ve sıkıntı yüzünden derin bir soluk alma gereğ...

  • Yükte hafif pahada ağır

    Taşınması kolay, değerli eşya (altın, elmas gibi.) Yükün altından kalkmak: 1. Üzerine aldığı ağır bir işi başarmak. 2. Gördüğü bir iyiliğin karşılığı olarak bir şeyler yapmak."Onu bu yükün altından...

  • Yuvasını yıkmak

    1. Birinin eşinden ayrılmasına yol açmak. 2. Bir kimse eşinden ayrılarak aile düzenini bozmak, yok etmek."Zorla kadıncağızın yuvasını yıktılar, lânet olsun onlara." Yük altına girmek: Sorumluluk gerek...

  • Yufka yürekli

    Çok duygulu olup olaylardan hemen etkilenip ağlayan, çok acıyan, üzülen kimse."Senin bu kadar yufka yürekli olacağını düşünemezdim. Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal: İki davranış, iki kimse, ...

  • Yolunu kaybetmek

    Hangi yoldan gideceğini bilememek, şaşırmak."Çocuklar yollarını kaybetmişler, tam aksi yönde ilerliyorlardı." Yolunu sapıtmak: Kötü yola düşmek, doğru yoldan ayrılmak."Yolunu sapıtmış şu adamı All...

  • Yolu (ayağı) düşmek

    Yolu üzerinde bulunan o yerden geçmesi gerekmek; o yer, yolu üzerinde bulunmak."Sizin köye de yolum düştü, babanı gördüm, sana selâm söyledi." Yoluna çıkmak: 1. Karşılamaya gitmek. 2. Yolda karşısına ...

  • Yoldan kalmak

    Gitmek istediği yere gidememek, alıkonmak, bir engel dolayısıyla gecikmek."Çekilin önümüzden, bizi biraz daha oyalarsanız yoldan kalacağız." Yol geçen hanı: Hemen herkesin girip çıktığı, uğradığı yer.&...

  • Yola gelmek

    Ters tutumunu düzeltmek, uslanmak, istenilen biçimdeki davranışı kabul etmek."Kaygılanma, eninde sonunda yola gelecektir." Yola getirmek: Birinin bir konudaki ters tutumunu düzeltmek. Yol almak: 1. Çıkılan yolda il...

  • Yok devenin başı!

    "Daha neler, çok abartıyorsun, bu sözlere inanmam" anlamında, söylenenlere inanılmayacağını anlatmak için kullanılır. Yok pahasına: Son derece ucuz, değerinin altında bir fiyata, ölü fiyatına."Yok pah...

  • Yıldızı parlamak

    Çok başarılı olup herkesin dikkatini çekecek duruma gelmek, ün kazanmak."Yıldızı parladığı bir sırada hayata veda etti." Yıldızı sönmek: Ününü ve itibarını kaybetmek."Yıldızının bu kadar çabu...

  • Yer yerinden oynamak

    Bir olay toplumda telâş, heyecan, gürültü, patırtı, kargaşa oluşturmak."Bu kaleyi de zapdedersek yer yerinden oynayacak, bizi kimse tutamayacak artık." Yeşil ışık yakmak: Bir şeyin olmasına izin vermek, göz ...