Sudan cevap
— DeyimlerÜstünkörü, tutar yanı olmayan, baştan savma cevap."Ne sordumsa sudan cevaplar aldım." Sudan ucuz: Çok ucuz, âdeta bedava gibi."Sizin orda elbiseler sudan ucuzmuş öyle mi?" Su dökünmek: Yıkanmak.&...
Çeşitli konularda makaleler içeren ve kullanıcıların yorum yazarak bilgi eklediği genel bilgi ve başvuru sitesi
Youtube kanalımıza abone olarak hem sitemize destek olabilirsiniz hem de bilgilendirici videolarımızdan haberdar olabilirsiniz.
Hemen Abone Ol!İletişim Bilgisi
Aşağıdaki bilgileri kullanarak site hakkında bize ulaşbilirsinizTelefon: +90 536 686 91 70
[email protected]Üstünkörü, tutar yanı olmayan, baştan savma cevap."Ne sordumsa sudan cevaplar aldım." Sudan ucuz: Çok ucuz, âdeta bedava gibi."Sizin orda elbiseler sudan ucuzmuş öyle mi?" Su dökünmek: Yıkanmak.&...
Söylemiş olduğu sözün doğru olmadığını kabul ederek söylenmemiş sayılmasını istemek."Sözünü geri al, yoksa karışmam!" Sözünün eri olmak: Verdiği sözü ne pahasına olursa olsun yerine getiren bir ki...
Verdiği sözün gereğini yerine getirmek."Demek sözünde duracaksın, iyi." Sözünden çıkmamak: Birinin isteklerine, öğütlerine kulak vermek, o ne derse onu yapmak. Sözüne gelmek: En sonunda karşı çıktığı k...
Konuşurken asıl üzerinde durmak istediği meseleye üstü kapalı değinmek, bu konunun üzerinde konuşulmasını sağlamak. "Söylesene açıkça, sözü nereye getirmek istiyorsun?" Sözü kesmek: 1. Söyleyeceklerini...
Evlenmek için anlaşıp kesin karar vermek."Söz kesildi, iki ay sonra düğün olacak." Söz sahibi olmak: Herhangi bir konuda konuşmaya yetkisi bulunmak."Bu şirketin alım ve satımında söz sahibi olmadığımı da ...
Verilen bir öğüdü, bir sözü tutmak, davranışlarını buna uydurmak."Sözümü dinleseydin başına bunlar gelmezdi!" Söz geçirmek: Dediğini yaptırmak."Oğluna söz geçirdin mi ki bana karışıyorsun?" ...
"Verdiğim sözü yerine getireceğim, ondan dönmeyeceğim; Cenab-ı Hakk`ın bir olduğunda şüphe yoktur; ona nasıl inanıyorsam, verdiğim sözün doğruluğuna da inanın" anlamında kullanılır. Söz birliği etmek...
Sonradan zenginleşerek gösteriş, kibarlık, övünme gibi davranışlarda bulunan."Sonradan görme ne olacak!" Sorguya çekmek: Bir kimseye yaptıklarından ötürü sorular sormak ve cevaplarını istemek. "Mahkûmu hemen sorg...
"Hiçbir değeri ve önemi yok" anlamında kullanılır."Senin yaptığın iş benimkinin yanında solda sıfır kalır." Soluğu kesilmek: Nefes alamaz olmak, gücü tükenmek."Bu yokuş soluğumuzu keseceğ...
Üşüyüp hastalanmak."Soğuk almışım, öksürüp duruyorum." Soğuk duş etkisi yapmak: Ansızın bildirilen tatsız bir haber karşısında olumsuz bir tepki göstermek. Soğuk kanlı: Serin kanlı, kolayca kızmayan, ...
Öfkesi veya kızgınlığı geçmek, sakinleşmek."Çok şükür öfkesi yatıştı, şimdi konuşabilirsiniz." Sinirlerini bozmak: Kızdırmak, öfkelendirmek. Sinirleri gergin olmak: En ufak bir olay çıktığı anda tepki ...
1. Ortada ne varsa hepsini yemek. 2. Hepsini alıp götürmek, yok etmek. 3. Ortalığı temizlemek."Evi çarçabuk silip süpürdüm." Sinek avlamak: Satış yapamamak, iş ve müşteri olmadığından boş oturmak, iş ya...
İnce yapılı olmasına mukabil güçlü, dayanıklı."Sırım gibi delikanlı olmuş." Sırtı kaşınmak: Söz ve davranışları ile dayak yemeyi hak etmiş bulunmak. Sırtından geçinmek: Asalak yaşamak, birinin keses...
Kendini dara düşürücü işlere dayanıklı olamamak, bu işleri yapma yeteneği bulunmamak. Sıkı tutmak: Önem vermek."İşleri sıkı tutmazsan böyle olur işte." Sır küpü: Çok şey bilen, çok şey bildiği h&ac...
Bir şey yaptırmak için birini zorlamak, baskı altına almak."Tamam yapacağız, sık boğaz edip durmayın." Sıkı durmak: Güçlü, dayanıklı olmak; güçlü görünerek dikkatli bulunmak."Sıkı dur, şut çekeceğim." ...
Yakınlık göstererek karşılamak."Biraz sıcak yüz gösterseydin günaha mı girerdin?" Sıdkı sıyrılmak: Birinden soğumuş olmak, tiksinmek."Bir kez sıdkım sıyrıldı o adamdan." Sıfıra sıfır, elde ...
1. Hiçbir tepki görülmemek. 2. Haber çıkmamak."Ses seda çıkmadı hiçbir komşudan." Ses vermemek: 1. Herhangi bir sesi çıkarmamak. 2. Bir çağrıya kulak vermemek."Adam evdeydi ama hiç ses vermedi." Sey...
1. Söylemekte iken susmak, bir şey söylemez olmak. 2. Bir kişiyi söylerken susturmak, artık söyletmemek."Şunun sesini kesin, yoksa çıldıracağım!"...
1. İtiraz etmemek, hoş görerek karşı çıkmamak. 2. Hiç konuşmamak, susmak."Kendisine söylenen o kötü sözlere nasıl ses çıkarmadı şaşıyorum."...
Dürüst, güvenilir, ağzı sıkı olmak; ne kadar zorlanırsa zorlansın kimseye sırrını söylememek."Bu ordunun ser verip sır vermeyen yiğitlere ihtiyacı vardır."...
Parasını yiyip bitirmek, işini ve parasını kaybetmek, batırmak."Desene sermayeyi kediye yüklemişsin sen!"...
Rahatça, sıkışık olmayarak, açılıp saçılarak, çekinmeden, serbestçe."Yolda sere serpe yürürken korkunç bir ses duydum."...
"Ben bu oyunları senden daha iyi bilirim, ben daha tecrübeliyim, beni aldatamazsın." anlamında kullanılır. Seninki (tatlı) can da benim ki (elinki) patlıcan mı?: "Senin canın kıymetli de benimki kıymetli de...
Ayakta duramayacak hâle gelmek."Adam bir vuruşta sedyelik oldu." Seferber olmak: Bir işe eldeki tüm imkânları kullanarak girişmek."Yanan evi söndürmek için herkes seferber oldu." Selâmı s...
Kim olduğu, nerede oturduğu bilinmeyen kimse. Sarmaş dolaş olmak: Birbirine sarılıp kucaklaşmak, birbirini iyice kucaklamak."Anne oğul sarmaş dolaş oldular meydanda." Sarpa sarmak: Bir iş, çözülmesi çok güç ...
Bir çözüme bağlanamamak, nasıl olacağı bilinmeden öylece kalmak."İşler sallantıda kaldı; bu, bizi biraz düşündürüyor." Saltanat sürmek: 1. Bolluk, verimlilik içinde yaşamak. 2. Hükümdarlık etmek."...
1. Birini ilgilenip korumak. 2. Bir şeyin kendisine ait olduğunu söylemek."Şu kimsesize sahip çıkalım." Sakalı ele vermek: Başkasının sözünden çıkmayacak bir duruma düşmek, birinin idaresine girmek. Sakız g...
Bir işin aksamadan yürümesini sağlayacak önlemleri alarak güvenilir bir duruma koymak. Sağlam ayakkabı değil: Doğruluğuna, namusluluğuna güvenilmez; kişiliği kuşku veren."O mu? Hiç de sağlam ayakkabı değil." ...
Ortalığı kollamak, çevresi ile ilgilenmemek."Sağa sola bakmadan yürüyordu." Sağ gözünü sol gözünden sakınmak: Çok kıskanmak, üzerine titremek. Sağır sultan bile duydu: İşitmedik kimse kalmadı, hemen her...