Saçını süpürge etmek
— Deyimler(Kadın) çok büyük istekle çalışıp hizmet etmek, özveri ile birileri uğrana çalışmak."Sizi okutabilmek için saçımı süpürge ettim." Saç saça baş başa: (Kadınlar) kıyasıya kavgaya tutuşmak, birbirler...
Çeşitli konularda makaleler içeren ve kullanıcıların yorum yazarak bilgi eklediği genel bilgi ve başvuru sitesi
Youtube kanalımıza abone olarak hem sitemize destek olabilirsiniz hem de bilgilendirici videolarımızdan haberdar olabilirsiniz.
Hemen Abone Ol!İletişim Bilgisi
Aşağıdaki bilgileri kullanarak site hakkında bize ulaşbilirsinizTelefon: +90 536 686 91 70
[email protected](Kadın) çok büyük istekle çalışıp hizmet etmek, özveri ile birileri uğrana çalışmak."Sizi okutabilmek için saçımı süpürge ettim." Saç saça baş başa: (Kadınlar) kıyasıya kavgaya tutuşmak, birbirler...
Yaşlanmak, ihtiyarlamaya başlamak."Bizim de saçımıza ak düştü." Saçına başına bakmadan: İlerlemiş yaşına yakışmayacak biçimde davranan kimseler için kullanılır. Saçını başını yolmak: 1. Birini ço...
Çok sabırlı kimse, türlü sıkıntılara katlanan."Ben sabır taşı mıyım?" Sabrı taşmak: Katlanamaz, dayanamaz, sabredemez olmak; tahammül gücü kalmamak."Sabrımı taşırmadan çekip gidin buradan." S...
Ele geçen fırsatı kullanmanın tam zamanı, en iyi, en elverişli an bu andır. Saati saatine uymamak: Bir kimsenin durumu, huyu sık sık değişir olmak."Ona güvenemem, çünkü saati saatine uymaz." Sabaha çıkamamak...
1. Takip edilen yoldan ayrılmak. 2. Tutumunu, tavrını değiştirmek, izlediği yoldan kopmak."Hava muhalefeti sebebiyle uçak rota değiştirmek zorunda kaldı." Ruhu bile duymamak: Anlamamak; hiçbir bilgisi, haberi bulunmamak; olan biteni sez...
Bir konu ile ilgili duygularını, düşüncelerini belli etmemek; bildiği hâlde bilmez gibi görünmek. Resmiyete dökmek: Bir iş veya duruma resmiyet kazandırmak, onu resmî kanallardan halletme yolunu seçmek. Rest çekmek: 1. Kesin tavır a...
Bir iş istenilen biçimde gelişmek. Rayına oturmak: Bozulmuş, düzensiz hâle gelmiş bir işi yoluna koymak, iyi duruma getirmek. Rekor kırmak: Eski rekoru aşıp yeni, üstün bir sonuç elde etmek."Koşuda yeni bir rekor kırılması beklen...
Huzur, bolluk, hiç rahatlık görmemek; sürekli sıkıntı, darlık içinde bulunmak."Şu yaşıma geldim, hiç rahat yüzü görmedim desem yeridir." Rahmetli olmak: Vefat etmek, ölmek. Ramak kalmak: "Bir şeyin olmasına çok az kalmak&qu...
Bir iş üzerinde artık durmamak, o işi kenara itmek, ihmal etmek."Bizim dosyayı yine rafa kaldırmışlar." Rahat durmamak: Yaramazlık etmek, kımıldayıp durmak."Rahat durmadın, beni zor durumda bıraktın." Rahatına bakmak: Hiç...
1. Alabildiğince, hiçbir şeye bağımlı olmadan. 2. Yelkenler, arkadan esen rüzgârla şişmiş olarak, tam yolla."Pupa yelken açıldık denize." Pusu kurmak: Birine saldırmak için, bir yere gizlenip beklemek."Düşmanlarımızı...
Zincire vurmak, ayağına pranga bağlamak."Prangaya vurulu olarak yıllarca kaldı o hapishanede." Puan almak: 1. Spor karşılaşmalarında sayı kazanmak. 2. Bir test imtihanında herhangi bir puan elde etmek."Şu sorulardan hiç puan alam...
Can tehlikesini atlatmak, öldürülme tehlikesi olan yerden kaçıp kurtulmak."Postu kurtardık çok şükür." Postu sermek: Kısa bir süre için gittiği yerde, saygısızca ve sorumsuzca uzun süre kalmak. Pot kırmak: Gaf yapmak, farkında ol...
1. Birini çok dövmek. 2. Bir kişi veya şeyi sonuna kadar sömürmek."Ülkenin posasını çıkardılar, biz hâlâ seyrediyoruz." Posta koymak: Birini korkutmak, gözdağı vermek, tehdit etmek."Bana posta koyacak adam daha anasından doğ...
Karamsar, derin ve üzüntülü bir düşünceye dalmak."Pis pis düşünmeyi bırak da bir yol arayalım." Pis pis gülmek: Birinin düştüğü kötü duruma öç alır gibi, arsız arsız gülmek. Pişkinliğe vurmak: Çıkarı için kötü bir ...
Hemen bütün eşyalarını toplayarak bir yere gitmek üzere hazırlık yapmak."Pılıyı pırtıyı toplamış bekliyordu." Pire için yorgan yakmak: Önemsiz bir şey için kızıp daha büyük zarara yol açacak davranış içine girmek. Pireyi...
Çok yorulmuş olmak; kımıldayamayacak kadar bitkin, güçsüz düşmek. Pestilini çıkarmak: 1. Çok dövmek. 2. Çok çalıştırıp adamakıllı yormak. 3. İyice ezmek."Kazma sallamaktan pestilimiz çıktı." Peşini bırakmamak: Bir şeyi i...
Ar damarı çatlamış, utanmaz, arlanmaz."Perdesi yırtılmış adamın, baksana neler söylüyordu!" Pergelleri açmak: Uzun adımlarla yürümeye başlamak."Pek vaktimiz yok, pergelleri açın da geç kalmayalım." Pay çıkarmak: Bir ...
Gizlenen ya da hoş karşılanmayan bir durum aniden ortaya çıkmak."Kim der di ki savaş bu sabah patlak verecek." Pay biçmek: Bir fikir elde edebilmek için, durumu bir şey ile kıyaslamak. Payını almak: 1. Azarlanmak. 2. Kendine düşen kaz...
1. Bir şey az bulunmak. 2. Seçkin, ünlü olmak."O, çevresinde parmakla gösterilen bir adamdı." Parmaklarını yemek: Bir yemeğin çok lezzetli olduğunu anlatmak için kullanılır."Böreği değil, parmaklarımızı yedik âdeta." ...
1. Olumlu oy vermek için el kaldırmak. 2. Bir toplulukta söz istemek için işaret parmağını kaldırıp diğerlerini yumarak el kaldırmak."Parmak kaldırarak söz istemeyi öğrenin artık!"...
1. Bir nokta üzerine dikkati ya da ilgiyi çekmek. 2. İmza yerine parmağını mürekkebe batırarak bir yere bastırmak. Parmak hesabı: 1. Parmakları kullanmak suretiyle yapılan hesap. 2. Hece vezni."Bizim bakkal hâlâ parmak hesabı yapıyor.&qu...
Çok şaşırmak, hayrete düşmek. Parmağına dolamak: Bir konuyu her fırsatta, her yerde ele alıp konuşmak, o konu ile uğraşmak. Parmağında oynatmak: Birine her istediğini yaptırmak, onu kukla gibi kullanmak."Beni parmağında oynatamayacaks...
1. Çok para harcamak. 2. Rüşvet yemek, görevini kötüye kullanıp bir iş yapmak için birinden para almak."İnsanlar artık açıktan para yiyorlar."...
İşini yaptırmak için birilerine kanunsuz, hak etmedikleri parayı vermek; rüşvet vermek."O binayı yaptırmak için belediyeye az para yedirmediler."...
Bir malı verip yerine para almak."Gidin, şu dolapları paraya çevirin de gelin." Paraya kıymak: Gereken yerde para harcamaktan kaçınmamak. Paraya para dememek: 1. Çok para kazanmak. 2. Bol para harcamak. 3. Elde olan parayı az bulmak. ...
1. Parasını idareli harcayıp kalanını biriktirmek. 2. Satın alınan şeyin karşılığını para olarak hesaplamak."Aldığımız eşyaların hepsi kaç para tuttu dersiniz?"...
Çok azarlanmak."Çabuk olun, annemden papara yemek istemiyorum." Para babası: Çok zengin, parası bol olan. Para canlısı: Parayı çok seven, paraya düşkün. Para çekmek: 1. Banka veya benzeri bir yere yatırılmış parayı geri ...
Çok korkmak, telâşa sürüklenmek."Çocuklar paniğe kapılacaklar diye endişeleniyorum."...
Etkisi az sürecek, köksüz, geçici bir çözüm yolu bulmak....
1. Büyük bir gürültü ile. 2. Ansızın ve kurallara uymaksızın."Paldır küldür merdivenlerden inmeye başladılar."...