Türkçe Bilgi , Ansiklopedi, Sözlük

Çeşitli konularda makaleler içeren ve kullanıcıların yorum yazarak bilgi eklediği genel bilgi ve başvuru sitesi

Youtube

Kanalımıza abone oldunuz mu?

Youtube kanalımıza abone olarak hem sitemize destek olabilirsiniz hem de bilgilendirici videolarımızdan haberdar olabilirsiniz.

Hemen Abone Ol!

İletişim Bilgisi

Aşağıdaki bilgileri kullanarak site hakkında bize ulaşbilirsiniz

Telefon: +90 536 686 91 70

[email protected]
  • Ne tadı var ne tuzu

    Hoşa gidecek, zevk alınacak, beğenilecek bir şey değil."Ne tadı var ne tuzu yaptığım işin." Nevri dönmek: Çok öfkelenmek, sinirlenip kızmak ve bu sebeple rengi değişmek."Saygısızca konuşmaya başlayınca nevri döndü, öfkeyle elini ...

  • Ne pahasına olursa olsun

    Her türlü sıkıntı ve tehlikeyi göze alarak, ne kadar büyük fedakârlık isterse istesin."Ne pahasına olursa olsun ben bu işi bitireceğim." Nerede akşam orada sabah: "Gece kalacağı bir yeri yok, neresi rast gelirse orada kalıp yata...

  • Ne mal olduğunu anlamak

    Asıl niteliğini, işe yaramaz oluşunu, kötü niyet beslediğini anlamak."Onun ne mal olduğunu şimdi anlarız." Ne mene: Ne türlü, nasıl, ne çeşit? Ne od var ne ocak: Aşırı yoksulluğu, geçim darlığını anlatmak için kullanılır. ...

  • Ne güne duruyor?

    "Şimdi yapmazsa, ne zaman yapacak" anlamında kullanılır."Gitsin istesin kızı, daha ne güne duruyor?" Nefsini yenmek: Arzularının, ihtiraslarının önüne geçebilmek. Ne günlere kaldık!: "Eskiden daha iyiydi, zaman değişti, düzen ve ...

  • Nefesi kesilmek (tıkanmak)

    Güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak."Bir yumrukta nefesini kesti adamın." Nefes nefese gelmek: Koşarak, sık sık soluyarak, heyecanlı ve yorulmuş bir şekilde (gelmek)."Kapıdan içeri nefes nefese girdi." Nefes ...

  • Neden sonra

    Bir süre geçince, her şey olup bittikten sonra, çok zaman sonra."Neden sonra babam da geldi." Ne de olsa: Ne denli eksiği, kusuru olursa olsun; böyle olmakla birlikte. Ne dese beğenirsin?: "Nasıl, beklenmeyen bir söz söyledi biliyor musun?&q...

  • Naza çekmek

    Kendini ağır satmak, bir isteği yerine getirmekte yapmacıklı davranışlarla isteksiz gibi davranmak."Kendini naza çekmeye bayılır bizim kız." Nazı geçmek: İstediklerini yaptıracak kadar hatırı sayılır olmak."Babası, kasabada olduk�...

  • Namus belâsı

    Namusunu, şerefini, itibarını korumak için katlanılan sıkıntılı durum, kabullenilen zarar ziyan."Namus belâsına az kaldı canından oluyordu delikanlı." Nane molla: 1. Dirençsiz, güçsüz kimse. 2. Çok sık hastalanan, sağlıksız kim...

  • Na (nah) kafa

    "Akılsız, düşüncesiz, kavrayışsız" anlamında alay yollu söylenir."Anlaması mümkün değil, na kafa!" Nabza göre şerbet vermek: Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak."Nabza göre şerbet vermeyi iyi bil...

  • Mürekkebi kurumadan

    Bir şeyin yazılmasından çok kısa bir süre sonra. Mürekkebi kurumadan bozmak: Bir kararı, sözleşmeyi, anlaşmayı yazılmasından kısa bir süre sonra bozmak. Mürekkep yalamış: Az çok öğrenim görmüş, okuyup yazmış, belli bir kültüre sahip olmu...

  • Mumla aramak

    Çok istek ve özlemle aramak."O anneyi siz mumla arayacak ama bir daha bulamayacaksınız." Mum (gibi) olmak: 1. Yaramazlığı, hırçınlığı, uyumsuzluğu bırakıp yola gelmek. 2. Razı olmak."Askerde onun da mum gibi olacağına eminim." ...

  • Moda olmak

    Yaygın duruma gelmek, gözde olmak, beğenilir ve arzu edilir olduğu için yapılır olmak."Saçları kısa kestirmek bu yıl moda oldu." Modası geçmek: Yaygın olmaktan çıkmak, önemini yitirmek."Bu elbisenin modası geçti artık." Mola v...

  • Mideye oturmak

    Yenilen bir şeyin sindirim zorluğu vermesi. Mihenk (taşı): Birinin değerini, ahlâkını anlamaya yarayan ölçüt. Mim koymak: 1. (Bir şey) unutulmaması için işaret koymak. 2. Önemli bularak üstünde durmak, dikkate almak, önemli şeyler arasında saymak.&q...

  • Mırın kırın etmek

    Bir isteği yerine getirmemek için çeşitli bahaneler ileri sürüp nazlanmak."Mırın kırın etmeyi bırak da yak şu sobayı." Mızıkçılık etmek: Bir oyunu ya da birlikte yapılan bir işi çeşitli bahaneler ileri sürerek bozmaya çalışmak, razı olma...

  • Meydan okumak

    Kavga ya da yarışmaya çağırmak, korkmadığını ve çekinmediğini açıkça bildirmek."Bir an meydan okumayı içinden geçirdi, sonra bundan vazgeçti." Meydan vermemek: Olumsuz bir olay ya da durumun gerçekleşmesine imkân ve zaman vermeme...

  • Metelik vermemek

    Değer vermemek, umursamamak, aldırış etmemek."Onun gibilere metelik vermem mi diyorsun?" Mevki sahibi olmak: Yüksek bir görevde, bir işte önemli bir aşamada bulunmak."Mevki sahibi olmak için yıllarca çalışıp durdu." Meydana çıkma...

  • Merhabası olmak

    Birisiyle selâmlaşacak kadar tanışıklığı, yakınlığı bulunmak. Merhabayı kesmek: Biriyle ilgiyi kesmek, arkadaşlığa son vermek."Onunla merhabayı keseli epey zaman olmuştu." Mesele çıkarmak: Üzüntü verecek, içinden zor çıkılac...

  • Maymun iştahlı

    Kararsız, hevesi çabuk geçen; bugün şunu yarın ötekini beğenen."Maymun iştahlılığı yüzünden başına olmadık işler geldi." Mekik dokumak: İki yer arasında durmadan gidip gelmek."Mağaza ile ev arasında tam elli beş yıl mekik dokumuştu r...

  • Mat etmek

    1. Satranç oyununda yenmek. 2. Bir tartışmada, karşı tarafı söz söyleyemeyecek duruma getirmek."İleri sürdüğü kanıtlar ile karşısındakileri kısa zamanda mat etti." Matrak geçmek: Alay etmek, karşısındakiyle eğlenmek, dalga geçmek."İns...

  • Masrafa girmek

    Çok para harcamak."Evi yaptılar ama çok da masrafa girdiler." Masrafı çekmek: Bir iş için gereken parayı ödemek, gideri karşılamak."Yarınki gezide bütün masrafları Ahmet çekecekmiş." Maşallahı var: Bir şey ya da kimsenin iyi d...

  • Maraza çıkarmak

    Anlaşmazlığa yol açacak işler yapmak, kavgaya yol açmak. Martaval atmak: İnanılmayacak şeyler uydurmak, yalan söylemek."Amma da martaval atıyordu adam." Mart içeri pire dışarı: Birbirinden hoşlanmayan iki kişiden biri gelince öte...

  • Malın gözü

    1. Aşağılık ve düzenci kimse. 2. İffetsiz. 3. İyi mal. Mânâ çıkarmak: Yanlış bir yargıya varmak, bir söz ya da hareketten kendine göre bir anlam çıkarmak."Öyle alıngandı ki her sözümden bir mânâ çıkarıyordu." ...

  • Makaraları koyvermek

    Kendini tutamayıp kahkahayla gülmeye başlamak, uzun uzun gülmek."Yüzükoyun çamura düşen arkadaşını görünce makaraları koy verdi." Makas almak: Birinin yanağını orta parmakla gösterme parmağı arasında sıkmak. Mal bulmuş mağ...

  • Mahalleyi ayağa kaldırmak

    Bağırıp çağırarak, gürültü kopararak konu komşuyu rahatsız etmek, telâşlandırmak."Bağırıp durma öyle, mahalleyi ayağa kaldıracaksın." Mahkemelik olmak: Kavga veya anlaşmazlık sonucu mahkemeye düşmek."Bu gidişle mahkemel...

  • Maaşa geçmek

    Aylığa geçmek, çalıştığı yerden ücret almaya başlamak."Maaşa geçtiği günün ertesinde onu işten çıkardılar." Madalyanın ters (öteki) yüzü: Olumlu bir olay, iş ya da durumun düşünülmesi, hesaba katılması gereken olumsuz yönü. ...

  • Lokma ağzında büyümek

    Herhangi bir sebepten, acı ya da üzüntüden dolayı lokmasını yutamamak, yiyememek."Ağzında lokmalar büyümeye başladı, gözleri dolu dolu oldu." Lokmasını saymak: Birinin ne kadar yediğine bakmak, çok yiyeceğinden korkmak. Lök gib...

  • Leb demeden leblebiyi anlamak

    Daha sözün başında ne demek istediğini anlamak, anlayışlı ve kavrayışlı olmak. Leke sürmek: Suç yüklemek, birinin onurunu sarsacak biçimde iftirada bulunmak."Zorla kadıncağıza kara bir leke sürdüler, Allah`tan hiç korkmadılar." ...

  • Laf (söz) yetiştirmek

    Bir söze karşılık vermekte gecikmemek, durmadan konuşmak. Laf (söz) yok: "Kusursuz, eksiksiz, eleştirilecek bir yanı dahi yok" anlamında kullanılır."Arkadaşıma laf yok, o mert mi mert biridir." Lâhavle çekmek: Sıkıntıyı, �...

  • Lafını (sözünü) etmek

    Bir şey üzerinde konuşmak."Artık lafını etmeyin şu adamın!" Lafını (sözünü) bilmek: Tutarlı ve mantıklı konuşmak, sakıncalı olmayan ve birini kırmayan sözler söylemek, saygılı ve yerinde konuşmak."O daima lafını bilir bir i...

  • Lafı (sözü) ağzına tıkamak

    Birinin sözünü bitirmesine fırsat vermemek, onu susmak zorunda bırakmak, konuşmasını önlemek."Ağzını açar açmaz lafı ağzına tıkadılar adamcağızın." Lafı (sözü) ağzında gevelemek: Söylemek istediğini açık olarak bir türlü s...